Merhabalar, hatırlayacağınız üzerine Dublin yazı serisine başlamıştım. İlk yazıma buradan ulaşabilirsiniz. Bugün de Dublin yazı dizime 2.bölümle devam edip sonlandıracağım.
Temple Bar
Dublin denince akla Temple Bar, Temple Bar denince de akla şüphesiz ki Dublin gelir. Arnavut kaldırımlarıyla Liffey nehrine yakın mesafede Dublin şehrine renk katan Temple Bar bölgesi aslında adını da aynı yerde bulunan tarihi bir bardan alır.
Doğal Tarih Müzesi
Dublin’in doğal tarihine yakından tanıklık edebileceğiniz bu müze şehrin merkezinde bulunuyor.
Arkeoloji Müzesi
Dünya’nın üstünün kadar altınında değerli olduğunun birer kanıtı niteliğinde olan, yurtiçi ve dışından yüzlerce parçaya ev sahipliği yapan arkeoloji müzesinde ilk çağlardan çok değerli parçaları bulabilirsiniz. Konum olarak şehrin merkezindedir.
Kilmainham Gaol
230 senelik tarihi ile dünyanın en eski cezaevlerinden biri olan Kilmainham Gaol, hapishane reformlarından birine örnektir ve devrin ilk her mahkuma bir hücrenin düştüğü hapishanelerindendir.
5) Ha’penny Bridge
Şehrin simgelerinden ha’penny bridgeden geçmesek olmazdı.
6) Dekoratif Sanat ve Tarih Müzesi
Luas Red Line ile ulaşabileceğiniz ve şehrin merkezinde bulunan bu müzede yüz yıllardır insanlığın kullandığı dekorlar ve yarattığı sanatlardaki gelişime ve değişime tanık oldum.
7) Howth
Yapılan bunca müze gezisi sonrasında Dart adı verilen treni kullanarak Dublin körfezinde bulunan ufak bir kasaba olan Howth’a gittim. Bu kasaba Fish & Chips’i ile meşhur. Aynı zamanda deniz ve yosun kokusu özlendiğinde de gidilecek yerlerden biri. Burada harcadığım zaman içerisinde ayıptır söylemesi muhteşem Fish & Chips’i ve dondurmasını deneme fırsatı buldum.